Üç Güzeller Kimler?
Şimdi gelin, hep birlikte bu “Üç güzeller” meselesine biraz yakından bakalım. Bu kavramı duyduğunda, ilk aklınıza gelenler kimler? Tabii ki “güzellik” dediğimizde, belli bir fiziksel ölçü birimi, yüz hatları falan değil. Bu üç güzellik; her şeyin birleşimi. Hayatın içinden üç efsane karakter. Ancak hemen şunu söylemek istiyorum: Ben İzmir’de yaşayan, her şeyin altını üstüne getiren, gündelik hayatın içinde komik diyaloglara düşen, ama içten içe her şeyin fazlasıyla analizini yapan 25 yaşında biriyim. Yani öyle sıradan bir insan değilim, tam da siz gibi! Hadi gelin, biraz eğlenelim ve “Üç güzeller kimler?” sorusunun cevabını bulmaya çalışalım.
“Üç Güzeller” Üzerine Teoriler
Bir gün arkadaş ortamında “Üç güzeller kimler?” diye sorulmuştu. Herkesin aklına farklı bir şeyler geldi, tabii. Zaten o anki ortamda biraz mizah biraz da derinlik beklerken, ben de hemen iç sesimi devreye soktum. “Hadi bakalım, iş başına!” dedim ve kendi teorilerimi oluşturmaya başladım.
Bence Üç Güzeller, herkesin kafasında çok farklı şekillerde şekillenen üç şeydir.
Hadi bakın, ben İzmir’de yaşıyorum. Ama ‘Üç Güzeller’ dediğimizde, İzmir’in o her köşe başında, denizin kıyısında, sokak aralarındaki eğlencelerde ne kadar karizmatik bir üçlü var, farkında mısınız?
İlk olarak; Deniz, Güneş ve Rüzgar. İzmir’in üç güzelleri kesinlikle bunlardır. Hepimiz bir şekilde bu üçlüyle iç içeyiz. Çünkü, bir İzmirli olarak, hayatımın her anında bu üçlüyü hissediyorum. Gündelik hayatta sıcak bir yaz günü, denize girmeye giderken, tatlı bir güneş ışığı altında serinleyen bir rüzgarın hissettirdiği huzur… Bence işte bu üçlünün birleşimi, insanın içinde her zaman bir huzur bırakıyor.
Gündelik Hayatın Üç Güzelleri
Şimdi, biraz daha günlük hayattan örnekler vermek gerekirse… Benim ve arkadaşlarımın sıkça kullandığı bir laf vardır: “Neyin var ki, Üç Güzeller gibi?” O kadar içi dolu, o kadar anlamlı bir söylem ki… Bu lafta, aslında şunu anlatıyoruz: Hayatın her anı bir güzel… Ama o güzellik, içindeki karmaşa ve melankoliyle birleşince ortaya çok daha anlamlı bir şey çıkıyor.
Bunu bir diyalogla biraz açayım, bakalım:
Ben: Hadi bakalım, bugün dışarı çıkalım mı? Nasılsınız?
Arkadaşım: Valla, işler yoğun da, biraz karışık… Sen ne yapıyorsun?
Ben: Hmmm, sana da diyorum ya, işte bir güzellik var ama derinlerinde, gündelik hayatın küçük şeylerinde. Üç Güzeller gibi!
Arkadaşım: Haa, doğru söylüyorsun… Bizim de Üç Güzellerimiz var zaten.
Anlatmak istediğim şu: Üç Güzeller, bazen bizi düşündürür, bazen gülümsetir.
Biraz Kendimle Dalga Geçeyim
Bazen, o kadar analiz yapıp düşünürken kendimi kaybettiğim oluyor ki! Yani tam bir İzmirli tipi… Arkadaşlarla bir kafede oturup, hayatın anlamını tartışıyoruz. O kadar derinlere iniyoruz ki, tam o sırada garson gelip “Ne içersiniz?” diye soruyor. O kadar derin düşüncelere dalmışım ki, “Bilmiyorum, belki bir kahve?” deyip, sonra “Sana da bir kahve!” diyorum. O an bir sessizlik olur, herkes birbirine bakar, ve sonra tabii ki kahkahalar gelir.
Bunlar, benim hayatımda Üç Güzeller gibi anlar.
Üç Güzellerin 3. Yüzü: ‘Bizim Gibi İnsanlar’
Tabii ki, bir şey unutmamalıyız: Üç Güzeller, aynı zamanda etrafımızdaki insanlar. Yani arkadaşlar, aile, hayatı paylaştığımız insanlar… Bazen düşündüğümde, hayatın en güzel tarafı, benim için bu üçlüyü; yani deniz, güneş ve rüzgarı — hayatta var olduğumuz insanlarla paylaşmaktır. Her anı, her kahkahayı paylaşırken; mesela bir öğle yemeğinde arkadaşlarımı görmek, tatlı bir muhabbeti yakalamak, işte bunlar da “Üç Güzeller”in bir parçası.
Sonuçta, Üç Güzeller Kimler?
Hayatın küçük ama güzel anları, içsel huzurumuz ve etrafımızdaki sevdiklerimiz… Bence Üç Güzeller her zaman bizim içimizde var. Ama sizlere tavsiyem, her zaman o üçlüyü birleştirin ve biraz neşelenin! Çünkü hayat, ne kadar derin olursa olsun, bazen sadece biraz kahkaha ve eğlenceyle anlam kazanır.
Bir İzmirli olarak, hayatın her anını doyasıya yaşamak lazım! Hadi bakalım, bir sonraki yazıda, belki biraz daha derinleşiriz… Kim bilir?